-"BEN VE BENİM GİBİ ÇALIŞAN KADINLAR; BİZLER 83 YILLIK CUMHURİYETİN ESERİYİZ"
-"LAİKLİK VE DEMOKRASİNİN TÜRKİYE'NİN DNA'SINA YERLEŞTİĞİNİ GÖRÜYORUM"
-"ÜLKEMİZİN AVRUPA İLE 700 YILLIK BİR GEÇMİŞİ VARDIR. SÜREÇ DEVAM ETTİKÇE İKİ TARAFTA BUNUN FAYDASINI ANLAYACAKTIR"
-"BENİM İÇİN ADİL VE SERBEST REKABET İŞ DÜNYASININ VAZGEÇİLMEZ UNSURUDUR"
-"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE 5 İŞ KOLUNA ODAKLANACAĞIZ. PERAKENDE DE MİGROSLU YA DA MİGROSSUZ ORTAĞIMIZLA BİRLİKTE BÜYÜYECEĞİZ"
-"GERÇEKTEN FARK YARATMAK İÇİN İLK, ÖNCÜ OLMAYI GÖZE ALMAK, O CESARETİ GÖSTERMEK GEREKİR. BİZ ÜNİVERSİTE'DE BUNU YAPTIK"
-"TÜRKİYE'DE KALİTESİZ ŞARABIN NEDENİ DİN DEĞİL DEVLET TEKELİDİR.
BU TOPRAKLAR YÜZYILLARDAN BERİ KALİTELİ ŞARAP ÜRETİMİ İÇİN ÇOK UYGUNDUR"
-"SABANCI TOPLULUĞU'NUN ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILLARDA DEĞERİNİ VE GÜCÜNÜ ARTIRARAK DEVAM EDECEĞİNE VE SABANCI AİLESİNİN KONTROLÜNDE OLACAĞINA İNANIYORUM"
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, " Ben ve benim gibi çalışan kadınlar; bizler 83 yıllık cumhuriyetin eseriyiz. Ben Cumhuriyete güveniyorum. Laiklik ve demokrasi bizim DNA'mıza işlemiştir. " dedi.
Londra'dan yayın yapan Bloomberg TV'deki “For The Record” programında Güler Sabancı'nın AB ile ilişkilerden, Sabancı Holding'in faaliyetlerine, Sabancı Üniversitesi'nden, şarap üretimine kadar pek çok konudaki görüşlerine yer verildi.
Programın sunucusu Nina de Roy tarafından, "O, kadın ve Türkiye’nin en büyük grubunun başında. Güler Sabancı çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda sıradışı bir figür. Hacı Ömer Sabancı Holding’in 3 yıllık yönetim kurulu başkanlığı döneminde bir aile şirketini, dünyanın önemli markaları tarafından tercih edilen bir ortağa dönüştürdü; Bridgestone ve Carrefour gibi...Hepsinden önemlisi şirketin hisse değerini ikiye katladı" şeklinde yapılan girişin ardından Güler Sabancı kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Sabancı, neden iş dünyasını seçtiği şeklindeki ilk soruyu şöyle yanıtladı: "Ailenin ilk torunu olmam ve de ilk kız olmam nedeniyle, -babam ve amcalarım 6 erkek kardeşti bildiğiniz gibi-, dedemle özel bir ilişkimiz oldu. Ve şimdi psikologların söylediği gibi çocukluk döneminiz kariyerinizde etkili oluyor. Ben de ilk çocukluk dönemimde dedemden çok etkilendim.Dedem benim iş hayatında olmamı istedi. İlerleyen yaşlarımda ben de bu şeçimi yaptım zaten. Çalışmayı sevdim. Özellikle de sanayide çalışmayı sevdim. Eğer başarılıysam, yaptığım işi sevdiğimden dolayı da başarılıyım bence."
-"BİZLER CUMHURİYET'İN ESERİYİZ"
"Güler Sabanci din ve devlet işlerini ayrı tutan laik yapıya ayna tutuyor.Tıpkı özel hayatı ve iş hayatını birbirinden ayrı tuttuğu gibi. Çok farklı ünvanlarınız var; Finans Dünyasının First Lady'si, Türkiye’nin Lastik Kraliçesi, Türkiye’nin En Güçlü Kadını gibi. Türkiye’de bir kadın olarak, sizin konumunuzda, iş hayatının içinde olmak nasıl bir şey?" şeklindeki soruyu yanıtlayan Sabancı, Türkiye’de kadın olarak iş hayatının içince olmanın ilginç ve çok destek gören bir durum olduğunu belirterek, kariyerinde öncelikle ailesinden sonra da iş arkadaşlarımdan çok destek gördüğünü kaydetti. Sabancı, bir soruya verdiği yanıtta da, kariyeri boyunca kendisini kıskananların olabileceğini ifade ederek, "Olmuş olabilir. Ama ben hiç hissetmedim. Daha çok çalıştım. Sonra bana hep saygı duydular. Çünkü sonunda açıkçası, gerçekten onlardan daha iyi yada eşittim." dedi.
Güler Sabancı’nın yönetim tarzı ile ilgili olarak Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü’nün sözlerine de röportajda yer verildi. Dördüncü, “Güler Sabancı bir yönetici olarak işlerin mükemmel ve kurallara bağlı olmasını ister. Ama diğer taraftan da bürokrasiye ağırlık vermez. Kendisi pragmatik ve pratiktir. Kişiliğinde her ikisini birleştirmeyi başarmıştır” dedi.
Sabancı, "Sizin Türkiye’de laik devletin bir eseri olduğunuzu söylebilir miyiz?" şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı: "Ben ve benim gibi çalışan kadınlar; bizler 83 yıllık Cumhuriyetin eseriyiz. Ben Cumhuriyete güveniyorum. Laiklik ve demokrasi bizim DNA'mıza işlemiştir".
Programın sunucusu Nina de Roy'un AB müzakerelerine ilişkin bir sorusunu yanıtlayan Sabancı, Türkiye ve Avrupa ilişkilerinin 700 yıl öncesine dayandığını hatırlatarak, "Financial Times’daki makalemde de belirttiğim gibi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasının bir devrim değil evrim olduğuna inanıyorum. Birlikte bir geçmişimiz var. Türkiye her zaman Avrupa’daki gelişimlerin ve Avrupa tarihinin bir parçası olmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci vakit alacak, ancak sonunda her iki tarafta kazanacak ve fayda sağlayacak diye düşünüyorum. Türkiye’nin müzakere sürecine uzun vadeli bakmalıyız. 1996’dan beri Gümrük Birliği’ndeyiz ve iki taraf da bu ekonomik bütünleşmeden memnun. Üyelik sürecinden kastımız Türkiye’deki düzenlemeleri Avrupa Birliği standartlarına yükseltmemiz. Bu hem demokrasimizi hem de insan haklarını geliştirecektir. Bu düzenlemeler zaten Türkiye’nin kendisi için halihazırda yapması gerekenlerdir. Türkiye Avrupa Birliği standartlarına ulaştığı zaman her iki taraf da bugünkünden daha da istekli olacaktır" dedi. Sabancı, bu konuda resmi makamlara, fikir liderlerine ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü belirterek, " Hepimizin Türk halkının yorgun düşmemesi için görevlerimiz var. Bence Türkiye’deki kamuoyu hali hazırda çok olumlu. Son seçim sonuçları da gösterdi ki Türk halkı Avrupa Birliği’ne giriş sürecini destekliyor. Türkiye üyelik yolundan sapmadıkça, sonuç hem Türkiye hem de Avrupa Birliği için iyi olacaktır" şeklinde konuştu.
-"BİRBİRİMİZİ TANIDIKÇA YOLUMUZ AYDINLANACAK"
Güler Sabancı, Bridgestone, Carrefour gibi yabancı ortaklıkların Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir köprü olup olmadığına ilişkin bir soruya ise Avrupalı işadamlarının Türkiye’ye ilgisinin olmasının, Türkiye'ye gelmelerinin ve yatırım yapmalarının Türkiye'yi daha yakından tanımaları anlamına geldiğini belirterek, "Birbirimizi daha yakında tanıdıkça, daha yakından ilgilendikçe bence yolumuz daha aydınlanacaktır.” diye konuştu.Sabancı Holding'in iş alanları ile ilgili olarak da Güler Sabancı, her iş kolunda her yıl yeniden değerlendirme yaptıklarını, bu büyüklükteki bir grup için, bazı iş kollarından çıkmanın, birleşmeler yapmanın ve satınalmaların çok doğal ve gerekli olduğunu söyledi. Programda Güler Sabancı'nın gıdadan kimyaya, lastikten çimentoya çeşitli alanlarda 70 şirketten oluşan 12 milyar dolarlık bir imparatorluğu yönettiği, şirketin üçüncü çeyrek sonuçlarının -yaklaşık olarak- karını yaklaşık üçe katladığını gösterdiği kaydedildi. Buna göre en yüksek geliri bankacılık birimi Akbank ile sağlamış bulunuyor.
Güler Sabancı iş alanındaki çeşitli sorulara verdiği yanıtlarda özetle şu görüşleri dile getirdi:
"Enerji alanındaki özelleştirmelerle yakından ilgileniyoruz. Ancak diğer taraftan bizde yatırım yaparak, hidrolik, termik santrallar ve diğerleri için lisans alarak önemli büyüme sağlıyoruz. Bir hedefimiz ve stratejimiz var. Buna göre, 2015 yılında Türkiye’nin toplam enerji üretiminin yüzde 10’nunu karşılamayı hedefliyoruz. Halihazırda yüzde 2-3’ünü karşılıyoruz.
Türkiye’de çimento pazarında iyi bir payımız var. Tabiki Türkiye’de büyümeyi istiyoruz. Ama son üç yıl içinde ciddi bir büyüme sağladık ve bazı yeni çimento üretim tesislerini satın aldık, yatırım yaptık ve mevcut faaliyetlerimizi büyütmeyi hedefliyoruz. Arkadaşlarıma şimdi biraz Türkiye’nin dışına bakmamız ve çimento işimizde bölgesel bir oyuncu olmamız gerektiğini anlatıyorum. Lastik işinde de önemli planlarımız var. Stratejik ortağımız Bridgestone ile birlikte, görmek istediğimiz Lassa’nın global bir marka olması. Çok büyük fırsatlar var, ama tabii ki karlar uluslararası kabul görebilecek seviyeye geliyor diyebiliriz."
-BİZ PERAKENDE DE BÜYÜYECEĞİZ, MİGROSLA YA DA MİGROS'SUZ..."
Güler Sabancı Migros'un Koç ailesinden satınalınmasıyla ilgili bir soruya da şu yanıtı verdi:
"İş hayatında işler, satınalmalar yada birleşmeler duygularla yapılmaz. Biz beş ana iş koluna odaklanıyoruz. Bu her bir ana iş kolunda ortaya çıkacak fırsatlarla ciddi şekilde ilgileniriz. Perakendecilik bizim ana işlerimizden biridir. Ortağımız Carrefourla birlikte agresif bir büyüme planımız var. Migros'la yada Migros olmadan agresif bir büyüme planımız var. Migros'un satışı bir fırsattır ve biz de ana işimiz olacağı için değerlendireceğiz.
-"FARK YARATMAK İÇİN BAZEN İLK OLMAYI GÖZE ALMANIZ, CESARET GÖSTERMENİZ GEREKİR"
Bloomberg TV'de yayınlanan For The Record programının Sakıp Sabancı Müzesi'nde çekimleri gerçekleştirilen son bölümünde Sabancı Vakfı, Sabancı Üniversitesi ve Güler Sabancı’nın şarap ütetimine yer verildi.
Sabancı programda şu görüşlerini dile getirdi: "Sabancı Vakfı’na çok önem veriyoruz. Aile üyeleri her zaman Vakfın gelişimiyle ilgilenmiştir. Ne yaptığımıza gelince, Sabancı Vakfıyla 30 yıldan fazla zamandır Türkiye’nin her yerinde 100’den fazla proje gerçekleştirdik. Ama en son ve hayırseverlik adına yaptığımız en büyük yatırımımız Sabancı Üniversitesi'dir. 1994’te Üniversite kurma sorumluluğunu üstlendim. Bu bizim ülkemizde yeni bir şeydi. Bizden önce sadece iki özel üniversite vardı. Bu Türkiye’de yüksek öğrenim için yeni bir dönemdi. Sabancı Üniversitesini kurmuş olmaktan çok memnunum. 1999'dan beri öğrencilerimiz ve mezunlarımız var. Sabancı Üniversitesi Türkiye’de yüksek öğrenimde fark yaratmaktadır. Yaptığımız her işte, Vakıfta ve iş dünyasında fark yaratmaya önem veriyoruz. Fark yaratmak için de örnekler yaratmalısınız ve bazen ilk ve öncü olmayı göze almanız gerekir. Biz Üniversite'de bunu yaptık.
-KALİTESİZ ŞARABIN NEDENİ DEVLET TEKELİ"
Şarabı seviyorum ve her zaman yurtdışında Porto’da,Toskana'da, Napoli’de tadımlarına giderdim. Ve Türkiye’nin de tarihte şarap üretilen bir ülke olduğunu biliyorum. Bizi müslüman bir ülke olduğumuz için şaraplarımızın iyi olmadığına dair bir düşünce var. Bu doğru değil. Türkiye'de iyi şarapçılık yapılamamasının nedeni Türkiye'nin müslüman bir ülke olmasından değil, bu sektörün uzun yıllar devletin tekelinde olmasıdır. Bu topraklar tarihte olduğu gibi çok kaliteli şarapların üretilmesi için uygundur. Ben serbest piyasaya ve rekabete inanıyorum. Adil ve serbest rekabet iş dünyasının vazgeçilmez unsurudur. Rekabet sizi daha iyi hale getirir. Bu nedenle başladım. İyi bir iklimimiz ve toprağımız var. Neden daha iyi şarap üretmeyelim?"
Güler Sabancı röportajın sonunda Sabancı Topluluğu'nun geleceğine ilişkin soruya da cevabı verdi: "Sabancı Topluluğu'nun önümüzdeki 10 yıllarda değerini ve gücünü artırarak devam edeceğini ve Sabancı ailesinin kontrolünde olacağına inanıyorum"
For The Record programı şu sözlerle sona erdi:
"Ülkesi gibi Güler Sabancı da birçok yüze sahip. Bir taraftan aile şirketindeki geleneği sürdüyor. Diğer taraftan da modern bir iş kadını. Ekonomik ve siyasi fırtınalar uzaktan görünse de Sabancı’nın mücadelesi sürecek"