Sabancı Holding Yıllık Paylaşım Toplantısı

17-04-2009

Geçtiğimiz yıl konsolide net satışlarını yüzde 20 artırarak 20 milyar YTL’ye çıkaran Sabancı Topluluğu, 2009 yılı konsolide net satış hedefini ise yüzde 17’lik artışla 23 milyar YTL olarak açıkladı. Sabancı Topluluğu’nun 2.7 milyar dolar gerçekleşen faaliyet karının ise 2009’da yüzde 29 artışla 3.4 milyar dolar olması bekleniyor. Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, Sabancı Topluluğu’nun toplam aktiflerinin 2008 yılında yüzde 28 artışla 101 milyar liraya ulaştığını belirtti.

Sabancı Topluluğu'nun 2008 yılı finansal sonuçlarının ve 2009 yılına ilişkin beklentilerin açıklandığı ''Sabancı Holding Yıllık Paylaşım Toplantısı 2009'' Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Ahmet Dördüncü'nün katılımı ile Sabancı Center’da gerçekleştirildi.

Sabancı Topluluğu’nun 2009’da verimlilik esasına dayalı çalışıp yatırımlarıyla büyümesine devam edeceğini ifade eden Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, “Çünkü başarı bizim sorumluluğumuzdur” dedi.

DÜNYA DÜZENİ DEĞİŞTİ

Konuşmasına dünyada kökleri 2000'lerin başına giden bazı yapısal dengesizliklerin mevcut olduğunu anlatarak başlatan Güler Sabancı,  global krizle ilgili değerlendirme yaparken şöyle dedi: “Dünyada 2007 sonlarında patlayan "subprime mortgage" krizi, zaten var olan bu yapısal problemlerin ve dengesizliklerin üzerine gelmiş ve henüz  tam derinliği ve çapı bilinmeyen bu kriz, mali piyasalarda güveni sarsmıştır. Beklentileri etkileyen bu durum, karamsarlığa yol açmış ve ciddi bir küresel yavaşlama, hatta resesyon tehlikesini ortaya çıkarmıştır. Bugün görüyoruz ki, o zaman size bahsettiğim bu tehlikeler tahminlerimizin de ötesinde gerçekleşmiş, küresel ekonomi 1930'lardan beri görülmemiş bir sarsıntıyla çalkalanmaktadır. Ekonomik çalkantıyla beraber, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş olan uluslararası ekonomik yönetişim düzeni de ciddi yaralar almış, yeni bir düzenin arayışları başlamıştır.

DÜNYA KRİZİ KÜÇÜK GÖRDÜ
2008 yılını birbiri ardına gelen, mali ve reel çöküşün boyutlarını her duyduğumuzda daha da büyüyen haberlerle geçtiğini hatırlatan Güler Sabancı, bu durumun, "krizin" kontrolsüz geliştiği ve 1930'larda olduğu gibi uzun zaman süreceği görüşünü güçlendirdiğini söyledi. Sabancı konuşmasına şöyle devam etti “Bunun getirdiği karamsarlık ise dünyaya hakim oldu.  Ve hepiniz biliyorsunuz ki, ekonomide beklentiler bir yönde gelişmeye başlarsa, işin realitesi onu takip eder... Oluşan 'köpük'lerin sebebi de bu ve şu anda baş etmekte zorlandığımız durumun sebebi de yine aynı. Yani, 2008 boyunca hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından izlenilen 'politika', sürekli olarak işlerin boyutlarını küçük görme yönünde oldu. Bunun neticesinde, hükümetlerin hadiselerin önünde ve kontrolü elinde tutuyormuş yerine, hadiselerin gerisinde oldukları ve işlerin kontrolsüz geliştiği kanısı oluşmuştur. Bu, önemli bir şekilde güvensizliği artırmıştır.”

PAKETLER ÇARE OLDU
Türkiye’de de benzer bir süreç yaşandığını belirten Güler Sabancı, krizin tam boyutları ortaya çıkmaya başladığında, seçim süreci dolayısıyla, gereken odaklanma hissedilmediğini kaydetti. Sabancı, Türkiye’nin global krizin neresinde olduğuna dair de şu açıklamayı yaptı; “Nerede olduğumuz üç aşağı beş yukarı belli olmakla beraber, nereye gittiğimiz biraz daha belirsiz görünüyor. Zira, kısa dönemli ekonomik önlemlerin yanısıra, daha uzun dönemli yapısal değişikliklerin de temelleri atılmaktadır.” Sabancı yaşanan global krizin sebepleriyle ilgili olarak şu tespitlerde bulundu; “Deflasyon adayı bir batı yani enflasyon "0" ve eksi büyüme, düşük faiz, cok azalmış dünya ticaret hacmi (-%3), gelişmekte olan ülkelerde:düşen enflasyon ve daha mütevazi bir büyüme (+%3.3). 2009 için çizilen bu tablo çok iç açıcı olmamakla beraber, 2010 yılında dünyada %3'e varan büyüme (gelişmişlerde %1.3, gelişmekte olanlarda %5)  %3.5 civarında artan ticaret hacmi ile daha mutlu günlere hazırlık olarak öngörülmelidir. Eğer geçtiğimiz birkaç ay boyunca 5.5 trilyon dolara varan paketler ve G-20'de karar verilen ve 1.1 trilyon dolar'a varabilecek olan mali paketler olmasa idi, dünyanın hali büyük bir olasılıkla 1930'lardan beter olabilirdi. Halen de bu 5.5 trilyonun ne derecede etkili olacağı, G-20 toplantısında yeniden yapılandırılma sürecine giren mali sistemin, ne kadar çabuk reaksiyon vereceğine bağlı olacaktır.

SABANCI’NIN 2009 ÖNGÖRÜLERİ
Öngörülen paketlerle ilgili iki olgu ortaya çıktığını kaydeden Sabancı,  şu öngörülerde bulundu; Kamu borçlarında çok önemli artışlar olacaktır. Dünya çapında önemli bir dolar fazlası ortaya çıkacaktır. Eğer, G-20'de öngörüldüğü gibi, 'toxic asset'lerin bankaların bilançolarından temizlenmeleri gerçekleşir ve bankalar daha rahat kredi verebilir duruma gelirse, önümüzdeki dönemde önemli bir likidite fazlası oluşacaktır.  Sanırım bu likidite fazlasının gerçekleşmeye başlaması sanıldığından daha hızlı olacak, bu yılın sonuna doğru kendisini göstermeye başlayacaktır. Bu durumda doların değer kaybetmesi, faizlerin düşmesi ve belirli oranda fiyatların yükselmesi şeklinde baskılar oluşacaktır. Bunlardan hangisinin ne oranda gerçekleşeceği ise dolar fazlasının nasıl ve ne oranda 'emileceği'ne bağlı olacaktır.” 

ESKİ DÜZEN DEĞİŞECEK
Artık dünyada ekonomik örgütlenmelerde ciddi değişiklikler olacağını beklediklerini vurgulayan Sabancı, eski düzenin değişeceğini ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı “G-20 toplantısında IMF'e ilişkin alınan kararlar bu bakımdan dünya ekonomik yönetişimi için önemli göstergedir. IMF'e SDR (Special Drawing Rights) bazlı 'overdraft' kapasitesi vermek çok önemli bir gelişmedir. Bu, efektif olarak, IMF'e kendi likiditesini (yani 'para'sını) piyasaya sürme (yani, 'yaratma') yetkisini veriyor.  Bir merkez bankasının en kritik iki işlevinin; Son kredi mercii,likitide sağlayan olduğu göz önünde bulundurulursa, bu adım ile IMF'in bir 'dünya merkez bankası' konumuna gelmekte olduğu görülür. Buna ilişkin olarak, bir yılı aşkın  zamandır, Çin'in dolar dışında bir 'reserve currency' olması gerektiği üzerinde ısrarı vardır. Pek çok hükümet için Çin'den daha fazla fon gelmesinin karşılığında, yeni bir rezervin temellerinin atılması olasıdır. Ayrıca G-20 toplantısında öngörülen, 2011'den sonra IMF'nin governance yapısında yapılacak değişiklikler, muhtemelen ABD'nin veto hakkını kaldıracak ve Çin, Hindistan ve diğer bazı emerging market'ların ağırlığını artıracaktır. “

TÜRKİYE EKONOMİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
Kısa dönemli,yangın söndürmeye yönelik paketlerin devam etmesi görüşünü tekrarlayan Sabancı, 2009 bütçe hedeflerinin revize edilmesini ve 3 yıllık öngörü verilmesi ‘çok olumlu gelişmeler’ olarak niteledi. Sabancı, 2009 için öngörülen %3.6 küçülmenin realist bir rakam olduğunu bununla beraber gelen diğer ekonomik rakamlar da, tutarlı göründüğünü anlatarak konuşmasını şöyle bitirdi “Diğer öneriler de bu hedeflerle tutarlıdır - vatandaşın vergi yükünü  arttırmamak ve çeşitli kredi mekanizmalarının tekrar canlanması için gereken birkaç ayarlama yapmak kaydıyla. 2009 için öngörülen %3.6 küçülme realist bir rakamdır - ama korkulacak bir rakam değildir. 2010 yılında tekrar büyümeye geçmek önemlidir. Esas üzerinde düşünmemiz gereken %15'lere varacağı öngörülen işsizlik rakamıdır.  Zira "kilit oyuncu aday"lığından 'kilit oyuncu' statüsüne geçişimizi iş gücümüzün nasıl değerlendirildiği tayin edecektir. Işsizliğin düşüşü sırf büyüme hızının artması ile olmayacaktır -Türkiye %7 ve üstünde büyürken dahi işsizlik yapısal nedenlerden %9.5 civarlarında tıkanmıştı.  İç talebi artıracak önlemleri almakla işsizliği zamanla % 9 civarına çekebiliriz ama daha da aşağıya çekebilmek için şimdiden alınması gereken önlemler vardır ve 'kriz' bu fırsatı vermektedir.  Hep dediğim gibi, iş gücünün maaliyetinin verimine olan oranını düşürecek mikro reformlar gerekmektedir. Bu öncelikli konuda, Ekonomik ve Sosyal Konsey daha detaylı ve ivedilikle çalışmalıdır.”

ÖDEVLERİMİZE YOĞUNLAŞALIM
Sabancı Topluluğu olarak, bu yüzden operasyonel mükemmelliğe,her işte verimliliği arttırma çalışmalarına eskisinden daha fazla odaklandıklarını vurgulayan Sabancı, Türkiye’nin krizi aşmak için yapması gerekenleri şu şekide sıraladı;”Ülkemizin yatırım için "tercih edilen" olabilmesi, fırsatlar ülkesi olabilmesi için dünyadaki bu yeni dönemde, Türkiye'nin yapması gerekenler olduğunu anlatan Sabancı bunları şu şekilde sıraladı: Avrupa sürecini hızlandırmalıyız, Hukuk reformunu yapmalıyız,Vergi mevzuatında  değişen koşullara uyan gerekli değişiklikleri yapmalıyız (gri olanları azaltmalıyız),Türk Ticaret Kanunu en kısa zamanda çıkarmalıyız, İşsizlikle ilgili kalıcı yapısal reformları gerçekleştirmeliyiz. Bütün bunları yapmak için gerekli siyasi istikrar mevcuttur. Şimdi Yerel Seçimlerden sonra bir dahaki Genel Seçimlere de üç yıla yakın zaman var.Dolaysıyla, hep beraber bu durumdan istifade edip, oluşmakta olan dünyada yerimizi almalıyız.Ve inanıyorum ki, ülkemiz gerçekten bu dönemi fırsata dönüştürecek güce sahiptir.